Risk faktörü, bir hastalık geliştirme riskini çoğaltan herhangi bir durumdur. Risk faktörleri çevresel olabilir, genetik olabilir bunların dışında da sigara kullanmak gibi kötü alışkanlıklar da risk faktörleri içerisindedir. Bu noktada belirli bir hastalık için, o risk etkenine sahip olmak mutlaka o hastalığa yakalacağınız manasına gelmez. Bu faktölere sahip olmanız yalnızca bu faktörlere sahip olmayanlara nazaran daha riskli bir grupta olduğunuz anlamına gelir. Serviks kanseri için, HPV birincil risk etkeni olarak kendini gösterir. Serviks kanseri HPV’ye maruz kalmamış kadınlarda gelişmez. Fakat kadınlarda bağışıklığı baskılayıcı her çeşit durum serviks kanserinin gelişme olasılığını yükseltir. Çünkü bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde HPV’nin kalıcı enfeksiyon geliştirmesini mümkün kılar. Bu sebeple de kansere dönüşme riski oluturur. Genel olarak bahsedilmesi gereken başka risk etkenleri, HPV’nin bulaşmasına zemin hazırlayabilecek her çeşit sosyal, tıbbi ya da çevresel faktölerdir. Bu faktörlere bir de çok eşlilik dahil olur.
Neredeyse bütün serviks kanseri durumlarda esas faktör, şu anda HPV olarak ortaya konmuştur. HPV ile enfekte birçok kişi buna bağlı ciddi sorunları hissetmez fakat oldukça küçük bir yüzdede kanser ortaya çıkabilir. HPV; ağız, boğaz, vajen, vulva ve serviks kanseri gibi çok çeşitli kanser çeşidinin meydana gelme riskini yükseltir.
Aşağıdaki özellikleri olan kişilerde serviks kanseri gelişme riski daha çoktur;
Sigara kullanılması kadınlarda çok hücreli rahim ağzı kanseri riskini arttıran bir etkendir. Bu risk sigara kullanım süresi, miktarı ve yoğun sigara dumanı içinde olma ile daha da yükselir. Hiç sigara kullanmayan ve duman içerisinde olan kadınlara nazaran bu kadınlarda risk 3 misli artar.
Vitaminin bu riski arttırıp arttırmadığına dair çalışmalar yapılmaktadır. Çeşitli besinlerin kanser riski üzerine etkileri için çalışmalar yapılmıştır. Beslenme düzenlerinde karoten, C vitamini, E vitamini ve folik asit ağıtlıklı olan kadınlarda serviks kanserine daha az yakalandığı ortaya konmuştur. Gerçekleşen çalışmalarda A vitamininin az alınmasının riski arttırdığı bildirilmiştir. Yine benzer araştırmalarla beta-karoten seviyesinin serviks kanser oranı ile ters orantılı olduğu ortaya konmuştur. A vitamininin HPV ile alakalı büyümeyi engellediğini ortaya koyan çeşitli deneysel çalışmalar da vardır.
Serviks kanseri için birçok risk faktörü belirlense dahi, yapılan en son epidemiyolojik araştırmalar bu kanser çeşidi için majör risk etkenin HPV (insan papilloma virüs) enfeksiyonu olduğunu ortaya koymuştur. Serviks kanseri durumlarının neredeyse tamamında HPV enfeksiyonu olduğu bildirilmiştir. Bununla birlikte kanser gelişimini tetikleyen başka etkenleri de vardır. Bu risk faktörlerini tekrar hatırlatmakta fayda var;
Risk etkenleri içerisinde özellikle çok doğum yapmanın önemi ortalama olarak 150 senedir bilinen bir gerçektir. Bu sebeple cinsel ilişki ile geçen birçok hastalık ve virüsler araştırılmıştır. 1970’li dönemlerde HPV üzerinde çalışmalar başlamıştır. Bugune dek bu konuyla iligili oldukça geniş bir bilgi yelpazesine ulaştık. Bugün serviks kanseri gelişimi için HPV’nin kesinlikle mevcut olması gerektiği ortaya konmuştur. Diğer risk faktörleri, virüsle karşılaşma oranlarını arttırabilir ya da viral persistansı-karsinojenik süreci hızlandırır. Bu sebeple de öenm teşkil eder.
Rahim ağzı kanserlerinin hemen hemen tamamı Human Papillomavirüs (HPV) ismi verilen bir virüsün belirli tipleri sebebiyle oluşur. Tedavi edilmediği taktirde, bu anormal hücreler kimi zaman kanser hücrelerine dönüşür.
Rahim ağzı kanserine sebep olan HPV virusu cinsel yolla bulaşır. Dünya kapsamında cinsel yolla geçen en yaygın virus HPV olmaktadır. Cinsel açıdan aktif olan her 2 kadından birisi, hayatının bir sürecinde HPV virusunu almaktadır. Fakat virusu kapmak kanser olmak manasını taşımaz. Virus bulaşması çoğunlukla cinsel hayatın ilk zamanlarında yani genellikle 20 li yaşlarda meydana gelir. Bu genç kızların % 80’lik bir oranında 2 sene içinde vücudun doğal savunma sistemi bu virusu vücuttan atar. Diğer cinsel yolla geçen hastalıkları yaşayan kadınlar, sigara kullananlar, cinsel hayata erken yaşta başlayanlar, hayat boyu çok eşlilik düsturunu benimseyenler, hayat kadınları, immün yetmezliği olan kişiler ve AIDS hastası kadınlar yüksek risk grubu içerisindedir.