Kadın üreme organlarından “rahim ağzı” organı olan “serviks” (cervix, cerviks) rahim ile vagenin buluştuğu kısımda yer alıp, rahmin alt bölümünü kapsar. Vaginadan bakıldığı zaman vagenin bitiminde, bir yarım küre biçimindedir.
Bu kanserlerin sebebi, çok kesin bir şekilde bilinemese de büyük oranla “Human Papilloma Virusu’nun (HPV)” yol açtığı bir enfeksiyondur. Bu virüs cinsel ilişki ile bulaşır.
Serviks kanseri, rahim ağzında yerleşmesinin ardından derinlere doğru ilerler ve çevre doku ve organlara yayılabilir. Rahim ağzı etrafında geniş bir kan ve lenf damarları ağı bulunur. Böbreklerden idrar torbasına ilerleyen idrar yolları da (üreterler) rahim ağzına çok yakından geçer. İlerlemiş olgularda bu dokular hastalığın ileri evrelere geçmesi ile beraber etkilenerek tıkanmalara yol açıp, bu şekilde böbreklerde anormal genişlemeler (Hidronefroz) ve idrar kanallarında şişme ve genişlemeler (Hidroureter) ortaya çıkabilir.
Bunların dışında, lenf damarlarının tutulumu ile kanser hücreleri vücudun başka uzak bölgelerine de yayılma yapabilmekte, yani “metastaz” yapabilmektedir. Metastaz durumlarında tedavi daha da zorlaşmaktadır.
Serviks, rahimin dış dünyaya açılan kapısıdır. Vajina ile beraber serviksin içteki kanal bölümü, “mukoza” ismi verilen bir çeşit cilt dokusu ile kaplıdır.
Servikal mukoza beş katlı mikroskopik tabakadan meydana gelir. Devamlı bir şekilde bu tabakalarda yeni hücreler üretilmekte ve en dış tabakadaki hücreler dökülerek alt tabakalar yukarıya doğru çıkmaktadır. Bu büyüme ve yukarıya doğru olan geçiş sırasında hücrelerde normal olmayan “atipik değişimler” meydana gelebilir. Bu değişimlere “displazi” ismi verilir. Mevcut olan hücrelerin atipi göstermeden başka bir tür hücreye dönüşmesine ise “metaplazi” adı verilir. Metaplazi normalde de ortaya çıkabilen, daha çok enfeksiyon, irritasyon gibi durumlara ikincil olarak gelişen ve bir nebze benign (iyi tarzlı) bir formdayken, displazi ileride kansere dönüşme ihtimali olan anormal bir durumdur.
Serviks kanserini başlatan en önemli sebep cinsel yolla geçen bir virüs olan HPV (İnsan papilloma virüsü) ‘dür. HPV enfeksiyonları tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de çoğalmaktadır.
HPV’nin 200’ün üzerinde farklı tipi olmasına karşın kanser yapan çeşitleri (sıklık sırasına göre) 16, 18, 45, 31 ve 33 olmaktadır. Tip 16 cervikal kanserlerin % 60’ından sorumlu iken, tip 18 %15’inden sorumlu tutulmaktadır.
HPV taşıyıcılığında hasta, hangi tipin olduğununa karar vermek için bazı özel durumlarda “HPV tiplemesi” uygulanabilir.
Özellikle epidemiyolojik araştırmalarda HPV tiplemesi önemli bir rol oynayıp, bu laboratuar şartlarında PCR (Polimerase Chain Reaction) ismi verilen bir teknikle yapılmaktadır.
HPV enfeksiyonlarının cinsel yolla bulaşan fakat kanser yapma yatkınlığı oldukça az olan iki tipiden birisi Tip 6, diğeri ise Tip 11 ‘dir. Her iki tipin ortak özelliği de kişilerde cinsel yolla geçen genital siğillere sebep olmasıdır.
Rahim ağzı (serviks) kanseri, erken dönemlerinde genellikle belirti vermez. Fazlasıyla kadın hastalık iyice ilerleyip başka organların çalışmasını bozmaya başlayıncaya dek hastalığından bihaberdir. Erken evrelerinde dahi ağrı şikayeti olmayabilir.
Çoğunlukla ilk rahatsızlıklar ilişki ardında olan lekelenme gibi kanamalardır.
Kanser hücreleri rahim ağzı bölgesinde ortaya çıktıktan sonra seneler içersinde yavaş bir biçimde ilerleyerek çevrelerindeki normal hücreleri ve dokuları da kansere çevirecek biçimde büyür. Belirli bir boyuta eriştikten sonra nihayetinde rahatsızlıklar kendini göstermeye başlar. Şikayetler ortaya çıkınca genelde kanser hücreleri geniş bir bölgeye yayılmıştır.
Serviks kanserinin erken dönemlerinde yakalanması rutin şekilde senede bir defa uygulanan Pap-smear testi ile mümkündür. Bu test ile henüz başlangıç evresinde olan kanser teşhis edilebilmekte ve tedavisi de başarıyla sonuçlanmaktadır.
Pap-smear testi servikal kanserlerin % 90’ını erken dönemde teşhis edilebilir. Gelişmiş ülkelerde cinse açıdanl aktif kadınların senede bir defa smear testi yaptırması zorunlu hale getirilmiştir. Bu zorunluktan sonra serviks kanserlerinden ölüm oranı % 50-70 oranında düşmüştür.
Cinsel olarak aktif kadınların senelik olarak smear testi yaptırmaları serviks kanserinin erken teşhisi açısından oldukça ciddi bir önem taşımaktadır. Smear testinin kanser açısından pozitif çıkması halinde kesin teşhis için seviksten biopsi alınmasına gereksinim duyulur. Biopsi uygulamasının rahim ağzını bir mikroskop gibi büyüten “kolposkop” ismi verilen cihaz ile yapılması daha uygundur.
Servikal biopsi alımı tek tek şüpheli kısımlardan parça alınması ve serviks içi kanalının ince bir küretle kazınması ( Punch biopsi+endo servikal kürtaj) biçiminde olabilir. Rahim ağzının bir bütün halinde çıkarılmasına yardım eden “LEEP uygulaması” ile de gerçekleştirilebilir. Her iki uygulama da ağrı duyulmaz.
Elde edilen örnekler patolojik incelemeye alınır. Bu değerlendirmede kanser hücrelerinin mevcudiyeti, kanser varsa bu hücrelerin tipi (adeno kanser, squamoz kanser), farklılaşma seviyesi ile kanserin yüzeyel ve derine doğru ne kadar yayıldığına bakılır.
Kadında servikal kanser mevcut ise, daha sonraki evrede hastalığın yayılma oranına bakılır. Bunun için IVP (ilaçlı böbrek filmi), rekto-sigmoidoskopi (son barsakların incelenmesi), akciğer röntgeni ve batın ultrasonu rutin olarak yapılır.
İhtiyaç duyulduğunda Bilgisayarlı Tomografi (BT), mesane incelenmesi ve kalın barsak filmi (sigmoidoskopi) de tetkiklere ilave edilebilir.
Rahim ağzı (Serviks) kanserlerinde erken teşhisi ile hayat kurtaran Pap-smear testi büyük önem teşkil eder.
Serviks kanserini tedavisi hastalığın hangi aşamada olduğu ile alakalıdır. Şayet kanser dokusu servikste milimetrik ölçüler içersinde sınırlı ise buna “in situ serviks kanseri” ismi verilir. Bu durumda şayet kadın ilerde bebek sahibi olmak istiyor ise, lokal olarak serviks “konizasyon” ismi verilen bir uygulamayla koni şeklinde çıkartılır. Kadının bebek planı yoksa, rahim tamamen alınabilir.
Kanser yayılımı komşu dokuları da kaplamış ise, bu durumda çevre dokuları da içersine alacak bir biçimde geniş bir cerrahi müdahale uygulanır. Bu uygulamada rahim ve alt karın bölgesindeki lenf bezleri alınır.
Radyasyon (ışın) tedavisi ilerlemiş serviks kanserinde oldukça etkili bir uygulamadır. Işın tedavisi cerrahi müdahale uygulanmış kişilerde yardımcı tedavi ya da cerrahi uygulanamayacak kadar yayılmış kişilerde ana tedavi olarak uygulanmaktadır.
Serviks kanserinde ilaç tedavisi (kemoterapi) çok yaygın olmasa da çeşitli durumlarda kullanılabilmektedir. Serviks kanserinin yavaş doğal seyri, displastik lezyonların yani kanser öncesi değişikliklerin erken fark edilmesine ve invaziv kansere ilerlemenin engellenmesinde tarama programlarının önemini göstermektedir. Hastalığın hafif displazi ile kendini gösterip invaziv karsinoma doğru süreklilik gösterdiğinin kanıtı servikal displazinin 20’li yaşlarda, karsinoma in situnun yani kanserin bir adım öncesinin 25-35’li yaşlarda ve invaziv kanserin 40 yaşının ardında görülmesidir. Bu sebeple, invaziv kanser evresine gelmeden önce lezyonları yakalamak için taramaya erken yaşlarda başlanılmalıdır.
Çoğu kanserde olduğu gibi serviks kanserinde de erken teşhisin hayat süresi ile oldukça etkili bir ilişkisi vardır. Kanser öncesi değişikliklerde 5 senelik yaşam %100 olurken; bu değer erken lokalize tümörlerde %92, lokal yayılım durumunda %49, uzak metastaz durumunda ise %15 civarındadır. Bunlar arasında uzun zamandan beri başarı ile uygulanmakta olan Papanicolaou smear (PAP smear) testi ile sağlanan materyalin servikal yayma tekniği ile tarama çalışmalarının oldukça önemi mevcuttur. 1943’de Papanicolaou ve Traut’un yayınladığı uterus kanserlerinin vaginal smear ile teşhisi konusundaki çalışmasının ardından, servikal lezyonların preinvazif (in situ) evrede saptanmasıyla serviks kanserinden ölüm oranları %50-70 düşmüştür.
Bugün, servikal kanserlerin taranmasında uygulanan en yaygın tekniği Papanicolou Smear (PAP smear) tarama testidir. PAP smear testi, ucuz ve pratik olması, kişiler tarafından kolay kabul edilebilmesi ve toplumsal taramalarda uygulanarak serviks kanserinden ölümleri ortalama %75 oranında azaltılabilmesi ile eşsiz bir tarama tekniğidir. Buna karşın serviks kanserlerinin %50’den fazlasının daha önce hiç PAP smear testi yaptırmamış ve %60’tan fazlasının da son 5 sene içinde hiç tarama yaptırmamış kadınlarda olduğunu ortaya koyan araştırmalar mevcuttur.
Pap smear aracılığı ile servikal kanser taraması, kanser oluşmasının engellenmesine yönelik ve maliyet açısından etkin olan çok ender tekniklerden biridir. Servikal kanser, etiyopatogenezi bakımından belirli prekanseröz evrelerinden geçtikten sonra belirli bir süre sora invaziv lezyon haline gelmektedir. Bu sebeple de servikal kanserlerin premalign evrede yakalanması ve tedavi edilmesi, kanser sıklığını ve kanserden ölümleri azaltacaktır.